İslam Dini İle İlgili Herşey Burada..!Oruç,Namaz,Abdest,Eğitim,Ders,Hac,Kurban İle İlgili Bilgiler...
  EY GENÇLER
 

GENÇLİĞİN İMTİHANI BİR BAŞKADIR...

    Kur’an’da insanoğlunun tabi tutulduğu imtihanlar anlatılınca, insanoğlunun ikinci imtihanı Hz Adem’in oğulları Habil ile Kabil’in imtihanından bahsedilir: Kurban. Allah’ın emri; Hz Adem’in iki oğlunun kurban adamaları.

   Bilindiği gibi Kur’an anlatımlarında olayların detayları anlatılmaz, sadece alınacak mesaja önem verildiği için olay kısa ve öz olacak şekilde anlatılır. Bu nedenle Hz. Adem’in iki oğlunun yaşından bahsedilmez ve hatta isimlerinden de bahsedilmez. Ancak bu olayın anlatıldığı ayetleri okuyunca, aklımda hep sorumluluk çağına gelen iki gencin portresi canlanır. İki genç Allah’a kurban sunmakla imtihana tabi tutulurlar. Çalışıp emek harcadıkları, ter dökerek kazandıkları ürünleri Allah için adayacaklardı.

Büyük ağabey Kabil, çiftçilikle uğraşıyor ve Allah’a topraktan hasat ettiği buğdayı kurban olarak adar. Küçük kardeş Habil ise hayvancılıkla uğraşıyor. O da bir koyun adar. İki kardeşten Habil’in kurbanı Allah tarafından kabul edilir ama Kabil’in kurbanı kabul edilmez. Çünkü Habil koyunlarından en iyisini Allah’a adarken, Kabil ise hasadın en kötü ürününü sunar. İşte aradaki fark burada gizlidir. Bir insan Allah için bir şey vermek istemiyorsa, dünyanın bütün tarlaları kendi hizmetine sunulmuşken yine de, istemeye istemeye en kötü ürünü veriyor. Burada aslolan yokluk değil isteksizliktir.

Kurbanın kabul edilmemesi ile ikinci bir imtihan başlıyor. Kurbanın kabul edilmemesinin nedeni nedir? Ağabey Kabil kurbanının kabul edilmemesinin nedenini kardeşi Habil’de buluyor. Suçlu Habil. Suçu: Allah’a en iyi hayvanı kurban olarak sunmak. O abisinin yolunu takip etmedi. O da abisi gibi davranıp, hayvanlarının içinden en cılız olanı seçebilirdi. Ama yapmadı, Allah’a en iyi koyununu adadı. Kardeş Habil olmasaydı, Allah kendi kurbanını kabul edecekti. Cezası ortadan kaldırılmak. Ceza infaz edilir ve Habil şehit edilir.

Hz Adem de imtihan edilmişti: Yasak meyveden uzak durmak. Şimdi baba ile oğlun imtihanını karşılaştıralım. Hz. Adem yasak meyveyi yiyerek imtihanı kaybetmişti. Allah’ın uyarmasına rağmen Hz Adem neden meyveyi yemişti? Şeytanın yasaklanan ağaçta ölümsüzlük iksiri olduğunu söyleyip yemin etmesiyle. Daha fazla yaşamak istek ve arzusuyla imtihanı kaybetmişti. Ceza: Konuldukları cennetten kovulmak. Nitekim Hz Adem hatasını anlar ve Allah’tan af diler.

Habil’in imtihanı, Allah’a kurban adamak. En iyi koyununu Allah’a adar, hem de canını da koyunuyla beraber Allah’a adar ve imtihanı kazanır. Bu olay onu ilk cennetlik yapıyor.

Hz Yusuf kardeşleri tarafından kuyuya atıldığında bir çocuktu. Vezirin sarayına çocuk yaşta bir köle olarak gelir. Aradan zaman geçer, Hz. Yusuf büyür. Genç ve yakışıklı bir delikanlıdır artık. Bunu gören vezirin hanımı Züleyha Yusuf’a tutkundur. Hiç kimsenin bulunmadığı bir zamanda kapıları kilitleyerek, Allah’ın yasakladığı teklifte bulunur Hz. Yusuf’a. Hz Yusuf Allah’a sığınarak kaçar. Züleyha kaçmakta olan genç delikanlıyı yakalamak için arkadan gömleğini çeker ve Hz Yusuf’un gömleğini yırtar. O anda kapı açılır, gelen vezir ve Züleyha’nın yakınlarından biri. Hz Yusuf’un sırtında yırtık gömlek; kendisinin suçsuz olduğunun nişanesi olan yırtık gömlek.

Züleyha kendisi hakkında ileri geri konuşan sarayın sosyetesini toplar. Hz Yusuf’un eline meyve vererek sosyeteye ikram ettirir. Saray sosyetesinin süslüleri genç ve yakışıklı Hz. Yususf’u görünce meyveleri bırakıp kendi ellerini keserler.

Şimdi bu imtihanı değerlendirelim. Hz Yusuf, genç ve yakışıklı bir delikanlı. Yakışıklılığı ile vezirin hanımı Züleyha başta olmak üzere saray sosyetesinin gönlünü kazanmıştı. Ama o bütün bunlardan Allah’a sığınmıştı.

Züleyha, vezirin hanımıdır. İstediği her şeye sahiptir. Ancak Hz Yusuf’un yakışıklılığı karşısında şehvetine yenik düşer. Sonuçta Züleyha’nın ahlaksız teklifine karşı Allah’a sığınan Hz Yusuf, onların teklifini kabul etmektense zindana düşmeyi tercih eder. Züleyha ise hiçbir şey olmamış gibi hayatına kaldığı yerden devam eder.

Ashab-ı Kehf. Onlar Allah’a inanan gençlerdi. Onlar kendi kavimlerinin şirk dininden vazgeçip tevhid dinine inanan gençlerdi. Kendilerine kurulan tuzağı duyunca makam, mevki, mallarını ve ailelerini bırakıp dağdaki mağaraya sığınırlar. Allah onları orada uzun bir süre uyutur.

Kendi kavimlerinin dinlerini yaşarlarsa şehirde, saraylarda yaşayacaklardı. Ama onlar Allah’ın dinini tercih ederek dağları ve mağarayı tercih ettiler.

Ashabı Uhdud olayının yaşanmasında da yine kendini Allah’a adayan bir gencin mücadelesi vardır. Devrin kralından kendisine genç ve akıllı birini göndermesini isteyen büyücünün yanına giden ve ondan ders alan bir genç. Büyücüden ders alırken tevhid dinine inanan bir rahip ile tanışır ve ondan da ders alır. Sonunda rahibin anlattıklarının gerçek kurtuluşa götürecek bilgiler olduğuna kanaat getirir ve artık bütün insanları Allah’a çağırır. Bunu duyan kral onu tutuklatır ve ok atılarak öldürülmesini ister. Ancak atılan oklar bir türlü isabet etmez. O genç kendisini öldürmek istiyorlarsa bunun yolunu kendilerine söyleyeceklerini söyler. Bir şart ile halkı toplamalarını söyler. Halk toplanır ve ok atılır. Ok gence isabet etmez. Genç Krala “Bu gencin Allah’ının adıyla diyerek” oku atmasını söyler. Kral gencin söylediğini söyleyerek oku atar ve genç şehit olur. Bunu gören halk hemen gencin Allah’ına iman ederler. Kral ise ateşten hendekler kazdırarak tevhid dinine inanan halkı ateşe atar. Tevhid dinine inanan bu genç ölüm anında da halka dinini tebliğde bulunur ve onların da kendileri gibi tevhid dinine inanmalarına ve onların da şehit olmalarına vesile olur.





Musab bin Umeyr
 Mekkeli genç. Onun gibi güzel giyinen kimse yok. Sokakta yürüyünce bütün kızların, arkasından baktığı bir genç. Hz Muhammed’in daveti başlayınca Müslüman olur. Ailesinin karşı çıkmasına ve baskılarına karşılık dininden vazgeçmez.

Medineli Müslümanlar peygamberimizden dini anlatacak bir öğretmen isteyince öğretmen olarak Medine’ye gönderilir. Medine’nin Hz. Peygambere kucak açacak yurt olmasını sağlar.

Ve Musab; o yakışıklı genç Uhud’ta şehit olur. Şehit olduğunda kefeni olacak bir elbisesi yoktu. Bir zamanların en yakışıklı ve en güzel giyinen gencinin kefeni olacak bir elbisesi yoktur. Bedeninin bir kısmını otlarla örterek defnederler.

Hz. Peygamber hicret edeceği zaman müşrikleri oyalamak için uyuyor izlenimini vermesi gerekiyordu. Bunu yapacak olan da 20’li yaşlarda olan Hz. Ali’dir. Hz. Ali, Peygamberimizin elbisesini giyerek yatağına yatar. Bu yatış sadece bir uykuya dalma değil kendini feda etmektir. Çünkü yatağa bakıldığında yatanın Hz. Muhammed değil de Hz. Ali olduğu görülünce o hışımla kendilerini aldatan kişinin linç edilmesi ihtimali de vardır. Burada Hz. Ali’nin amacı Peygamberimizin sağ salim olarak hicret etmesini sağlamaktır. Kendisinin hayatta kalıp kalmamasının bir önemi yoktur.

Görüldüğü gibi genç olan bu insanlar hayatlarını vererek ya da zindanı, mağarayı sıcak yataklarına tercih ederek imtihanı kazanmaktadır. Gençler, Allah için canlarından, mallarından, ailelerinden, makamlardan ve mevkilerden nasıl da vazgeçiyorlar. Allah’a inanmayan gençler de farklı amaçlar için canlarını vermektedir. İçki için, kadın için, uyuşturucu için canını veren gençler.

   Gençlik dönemi insan hayatının en önemli ve en verimli dönemidir. Özellikle bu dönemde gençlerin hareketliliğinin en üst seviyede olduğu için delikanlı deniyor. Bu kanı deli olan gençlerin iyi yönlendirilip kanalize edilmesi gerekmektedir. Yoksa bu delilik bütün hayatını etkileyecektir.

   Bir ülkenin genç nüfusu fazla ise o ülke gelecek vaat etmektedir. Ancak bu genç nüfusun bir ideali yok ise o zaman ülkenin geleceği parlak olmasının yerine suç oranının yükselmesine ve günlerin karanlık olmasına neden olmaktadır.

   Bizler geleceğimizin kurtulmasını istiyorsak mutlaka gençlerimize önem vermeli, onları eğitmeli ve boş bırakmamalıyız. Bunun sorumluluğu özellikle ailenin, ardından ülkedeki bütün öğretmenlerin, cemaatlerin ve sivil toplum kuruluşlarının kısacası bütün milletin omzundadır. Çünkü bu gençlik ülkenin geleceği demektir. Gençliğine önem veren, geleceğini kurtarmış demektir.

   Sonuç olarak gençlik dönemi mutlaka değerlendirilmeli, boş bırakılmamalıdır. Onların imtihanlarını kazanmaları için hep yanlarında olmalı, onlara destek olmalıyız. Çünkü gençlerin imtihanı bambaşka olmaktadır.

 
  Bugün 18 ziyaretçi (25 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol